Günlük hayatta veya iş ilişkilerinde zaman zaman birinin bize veya başkasına karşı aşırı baskıcı, eleştirel veya ısrarcı davrandığını ifade etmek için “Haddinden fazla üzerine gidiyorsun” cümlesini kullanırız. Peki, bu durumun İngilizce’deki karşılıkları nelerdir? Tek bir doğru cevap olmamakla birlikte, durumu ve bağlamı en iyi yansıtan çeşitli ifadeler bulunmaktadır. Bu yazımızda, “Haddinden fazla üzerine gidiyorsun” ifadesinin İngilizce’deki yaygın karşılıklarını, aralarındaki nüansları ve kullanım örneklerini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
Konu Başlıkları
Temel ve Doğrudan Anlamlar
Bu ifadenin temel anlamını karşılayan, daha doğrudan ve anlaşılır bazı İngilizce yapılar mevcuttur:
-
You’re pushing me/him/her/us/them too hard.
Bu ifade, birinin bir kişiyi veya grubu bir şeyi yapması için aşırı zorladığını, kapasitesinin üzerinde bir performans beklediğini veya genel olarak fazla baskı uyguladığını belirtir. Oldukça net ve yaygın bir kullanımdır.
Örnek: “Stop it! You’re pushing me too hard with all these deadlines.” (Kes şunu! Bütün bu teslim tarihleriyle beni çok fazla zorluyorsun/üzerime çok geliyorsun.)
-
You’re being too hard on me/him/her/us/them.
Bu yapı, genellikle eleştiri veya beklenti düzeyinin aşırı ve haksız olduğunu ifade eder. Kişinin yaptığı bir hatanın veya durumun gereğinden fazla büyütüldüğü veya kişiye karşı aşırı katı davranıldığı anlamına gelir.
Örnek: “I only made one small mistake. Don’t be too hard on me.” (Sadece küçük bir hata yaptım. Üzerime bu kadar gelme/Bana karşı bu kadar katı olma.)
-
You’re overdoing it.
Bu ifade, birinin yaptığı herhangi bir eylemi (baskı, eleştiri, ısrar vb.) abarttığını, aşırıya kaçtığını belirtmek için kullanılır. Daha genel bir ifadedir ve spesifik olarak ‘üzerine gitme’ eylemine odaklanabileceği gibi başka abartılı davranışlar için de kullanılabilir.
Örnek: “Okay, I understand your point, but I think you’re overdoing it now.” (Tamam, demek istediğini anlıyorum ama bence şimdi abartıyorsun/fazla ileri gidiyorsun.)
Deyimsel ve Daha Argo İfadeler
İngilizce, bu tür durumları ifade etmek için zengin deyimsel ifadelere sahiptir. Bu ifadeler genellikle daha samimi veya daha argo bir dil kullanımını yansıtır ve duruma farklı bir ton katabilir. Bu deyimler, İngilizce’deki yaygın deyimler arasında sıkça karşımıza çıkar.
-
You’re getting on my case.
Bu deyim, birinin sürekli olarak bir kişiyi eleştirdiğini, hatalarını aradığını veya rahatsız ettiğini ifade eder. Özellikle bir otorite figürünün (ebeveyn, patron vb.) veya bir arkadaşın sürekli bir konu hakkında kişiyi sıkıştırması durumunda kullanılır. Biraz daha argo bir ifadedir.
Örnek: “Why are you always getting on my case about my grades? I’m doing my best!” (Neden sürekli notlarım hakkında üzerime geliyorsun? Elimden gelenin en iyisini yapıyorum!)
-
You’re giving me a hard time.
Birinin bir kişiye zorluk çıkardığını, onu gereksiz yere eleştirdiğini veya rahatsız ettiğini belirtir. ‘Get on my case’ ifadesine benzer ancak belki biraz daha genel ve daha az argo olabilir.
Örnek: “Please stop giving me a hard time about being late. The traffic was terrible.” (Geç kaldığım için bana zorluk çıkarmayı bırak lütfen. Trafik korkunçtu.)
-
You’re nagging me. / Stop nagging me!
Bu ifade, özellikle birinin sürekli olarak aynı konu hakkında şikayet etmesi, dırdır etmesi veya bir şeyi yapması için ısrar etmesi durumunda kullanılır. ‘Dırdır etmek’, ‘başının etini yemek’ anlamlarına gelir ve genellikle rahatsız edici bulunur.
Örnek: “I’ll clean my room later, stop nagging me!” (Odamı daha sonra temizleyeceğim, dırdır etmeyi kes!)
-
You’re harping on about it. / Stop harping on it.
‘Nagging’ ile benzer bir anlam taşır ancak genellikle belirli bir konu veya şikayet üzerinde tekrar tekrar ve sıkıcı bir şekilde durmak anlamına gelir. Kişinin aynı konuyu sürekli gündeme getirmesinden duyulan rahatsızlığı ifade eder.
Örnek: “Yes, I forgot to buy milk. Can you stop harping on about it?” (Evet, süt almayı unuttum. Sürekli bunu söyleyip durmayı keser misin?)
-
Lay off!
Bu, doğrudan ve genellikle emir kipiyle kullanılan, ‘Rahat bırak!’, ‘Üzerime gelme!’, ‘Bırak peşimi!’ anlamına gelen kısa ve net bir ifadedir. Oldukça gayriresmi ve duruma göre kaba sayılabilecek bir ifadedir.
Örnek: “I’ve had a bad day, just lay off, okay?” (Kötü bir gün geçirdim, sadece rahat bırak/üzerime gelme, tamam mı?)
-
You’re riding me. / You’re riding me too hard.
Bu da ‘üzerine gitmek’, ‘sürekli eleştirmek’ veya ‘aşırı baskı yapmak’ anlamında kullanılan, genellikle argo sayılabilecek bir ifadedir. Özellikle iş ortamında bir yöneticinin çalışana karşı tutumu için kullanılabilir.
Örnek: “The boss has been riding me all week about that report.” (Patron bütün hafta o rapor hakkında başımın etini yedi/üzerime geldi.)
Duruma Göre Seçim Yapmak
Gördüğünüz gibi, “Haddinden fazla üzerine gidiyorsun” demenin İngilizce’de pek çok yolu var. Hangi ifadeyi kullanacağınız tamamen duruma, konuştuğunuz kişiye ve iletmek istediğiniz mesaja bağlıdır:
- Resmi Durumlar/İş Ortamı: “You’re pushing too hard” veya “You’re being a bit hard on him/her” gibi daha doğrudan ve nazik ifadeler tercih edilebilir.
- Arkadaşça/Samimi Ortamlar: “You’re getting on my case,” “Stop nagging me,” veya “Give me a break!” gibi daha deyimsel veya argo ifadeler kullanılabilir.
- Eleştirinin Dozajı: Eğer sadece hafif bir sitemse “Don’t be too hard on me,” eğer sürekli ve rahatsız edici bir dırdırsa “Stop nagging me” veya “Stop harping on it” daha uygun olabilir.
- Baskı Odaklıysa: Eğer konu daha çok bir şeyi yapmaya zorlamaksa “You’re pushing too hard” öne çıkar.
- Genel Abartıysa: “You’re overdoing it” genel bir abartıyı ifade eder.
Doğru ifadeyi seçmek, etkili iletişim kurmak ve yanlış anlaşılmaları önlemek açısından önemlidir. İngilizce öğrenirken karşılaşılan yaygın hatalardan biri de bu tür nüansları göz ardı etmektir.
Örnek Diyaloglar
Diyalog 1 (İş):
Manager: I need this report finished by tomorrow morning, no excuses!
Employee: I understand it’s important, but I already have three urgent tasks. You’re pushing me a bit too hard.
(Yönetici: Bu raporu yarın sabaha bitmiş istiyorum, bahane yok!
Çalışan: Önemli olduğunu anlıyorum ama zaten üç acil görevim var. Beni biraz fazla zorluyorsunuz/Üzerime biraz fazla geliyorsunuz.)
Diyalog 2 (Arkadaş):
Friend 1: You still haven’t called the plumber? I told you yesterday!
Friend 2: Hey, get off my case! I’ve been busy, I’ll call him today.
(Arkadaş 1: Hala tesisatçıyı aramadın mı? Sana dün söylemiştim!
Arkadaş 2: Hey, üzerime gelme! Meşguldüm, bugün arayacağım.)
Diyalog 3 (Aile):
Parent: Your room is still a mess! And did you finish your homework? You need to study more!
Teenager: Mom, please stop nagging me! I’ll do it.
(Ebeveyn: Odan hala dağınık! Peki ödevini bitirdin mi? Daha çok çalışmalısın!
Genç: Anne, lütfen dırdır etmeyi kes! Yapacam.)
Sonuç
“Haddinden fazla üzerine gidiyorsun” ifadesinin İngilizce karşılığı, bağlama göre değişiklik gösterir. “You’re pushing too hard,” “You’re being too hard on me,” “You’re getting on my case,” ve “Stop nagging me” gibi ifadeler en yaygın kullanılanlar arasındadır. Hangi ifadeyi seçeceğiniz, karşınızdaki kişiyle olan ilişkinize, durumun ciddiyetine ve iletmek istediğiniz duyguya bağlıdır. Bu farklı ifadeleri ve nüanslarını bilmek, İngilizce iletişiminizi daha etkili ve doğru hale getirecektir.
Bu yazı tam ihtiyacım olan bir konuya değinmiş, teşekkürler. Türkçede ‘üzerine gitmek’ deyince tek bir kalıp aklımıza geliyor ama İngilizcede ne kadar çok farklı şekilde ifade edilebildiğini görmek şaşırttı biraz. Özellikle resmi ortamlar ve arkadaş arasındaki farkları belirtmeniz çok iyi olmuş. ‘Get on my case’ veya ‘nagging’ gibi ifadeleri daha önce duymuştum ama tam olarak hangi durumda kullanıldığını bilmiyordum. Bu açıklamalar sayesinde artık daha doğru kullanabilirim sanırım. Gerçekten çok yararlı bir içerik olmuş, elinize sağlık.