İngilizce Deyimler Sözlüğü: En Yaygın Kullanılanlar ve Anlamları

İngilizce öğrenirken kelime ve gramer bilgisi kadar önemli olan bir diğer konu da deyimlerdir. Deyimler, bir dilin kültürel zenginliğini ve konuşma dilinin inceliklerini yansıtan, kelime kelime çevrildiğinde genellikle anlam ifade etmeyen kalıplaşmış söz gruplarıdır. İngilizcede ustalaşmak ve anadili İngilizce olan kişiler gibi konuşabilmek için deyimleri bilmek ve doğru yerde kullanabilmek büyük önem taşır. Bu makalede, İngilizcede en sık kullanılan deyimleri, anlamlarını ve örnek cümlelerle kullanımlarını bulacaksınız.

Deyim Nedir?

Deyimler (İngilizce: idioms), bir dildeki kelimelerin bir araya gelerek kendi bireysel anlamlarından farklı, yeni ve mecazi bir anlam oluşturduğu ifadelerdir. Örneğin, “break a leg” deyimi kelimenin tam anlamıyla “bacak kırmak” anlamına gelse de, aslında birine “iyi şanslar” dilemek için kullanılır. Bu nedenle deyimleri anlamak, kelimelerin tekil anlamlarını bilmekten daha fazlasını gerektirir; ifadenin bütününün taşıdığı kültürel ve mecazi anlamı kavramayı gerektirir.

Neden İngilizce Deyimleri Öğrenmeliyiz?

İngilizce deyimleri öğrenmek, dil öğrenme sürecinize pek çok katkı sağlar:

  • Daha Doğal Konuşma: Deyimler, anadili İngilizce olan kişilerin günlük konuşmalarında sıkça yer alır. Deyimleri kullanarak daha akıcı ve doğal bir İngilizce konuşabilirsiniz.
  • Anlama Becerisini Geliştirme: Filmlerde, şarkılarda, kitaplarda ve günlük sohbetlerde karşınıza çıkacak deyimleri anlamak, iletişim becerilerinizi önemli ölçüde artırır.
  • Kültürel Yetkinlik: Deyimler, İngilizce konuşulan kültürlerin bir parçasıdır. Onları öğrenmek, o kültürleri daha yakından tanımanıza yardımcı olur.
  • Dil Zenginliği: Deyimler, ifadenize renk katmanın ve kendinizi daha etkili bir şekilde ifade etmenin harika bir yoludur.

En Yaygın Kullanılan İngilizce Deyimler ve Anlamları

İşte İngilizce öğrenirken mutlaka bilmeniz gereken, sıkça kullanılan bazı deyimler, anlamları ve örnek cümleler:

1. Break a leg

Anlamı: İyi şanslar! (Özellikle sahne performansları öncesinde kullanılır.)

Örnek: “You have an exam tomorrow? Break a leg!” (Yarın sınavın mı var? Bol şans!)

2. Piece of cake

Anlamı: Çok kolay, çocuk oyuncağı.

Örnek: “Don’t worry about the presentation, it will be a piece of cake for you.” (Sunum için endişelenme, senin için çocuk oyuncağı olacak.)

3. Bite the bullet

Anlamı: Zorunda kalınan, hoş olmayan bir duruma katlanmak; dişi sıkmak.

Örnek: “I didn’t want to go to the meeting, but I had to bite the bullet.” (Toplantıya gitmek istemedim ama dişimi sıkmak zorunda kaldım.)

4. Hit the books

Anlamı: Ders çalışmaya başlamak, çok çalışmak.

Örnek: “I have a big exam next week, so I need to hit the books this weekend.” (Haftaya büyük bir sınavım var, bu yüzden bu hafta sonu ders çalışmam gerekiyor.)

5. Let the cat out of the bag

Anlamı: Bir sırrı ağzından kaçırmak, baklayı ağzından çıkarmak.

Örnek: “He let the cat out of the bag about the surprise party.” (Sürpriz partiyle ilgili baklayı ağzından çıkardı.)

6. Hit the nail on the head

Anlamı: Tam üstüne basmak, taşı gediğine koymak, tam olarak doğru şeyi söylemek/yapmak.

Örnek: “You hit the nail on the head when you said the problem was the lack of communication.” (Sorunun iletişim eksikliği olduğunu söylediğinde tam üstüne bastın.)

7. When pigs fly

Anlamı: İmkansız bir şeyin gerçekleşmesi durumu; yani asla olmayacak bir şey için kullanılır. (Türkçedeki “balık kavağa çıkınca” gibi.)

Örnek: “He’ll clean his room when pigs fly.” (O, odasını asla temizlemez / ancak domuzlar uçtuğunda temizler.)

8. Cost an arm and a leg

Anlamı: Çok pahalı olmak, bir servete mal olmak.

Örnek: “Buying a house in this city costs an arm and a leg.” (Bu şehirde ev almak bir servete mal oluyor.)

9. Get something off your chest

Anlamı: İçini dökmek, derdini anlatıp rahatlamak.

Örnek: “I felt much better after I got everything off my chest during our conversation.” (Konuşmamız sırasında içimi döktükten sonra çok daha iyi hissettim.)

10. The last straw

Anlamı: Bardağı taşıran son damla.

Örnek: “Losing my keys was the last straw after a very bad day.” (Çok kötü bir günün ardından anahtarlarımı kaybetmek bardağı taşıran son damla oldu.)

11. Once in a blue moon

Anlamı: Çok nadiren, kırk yılda bir.

Örnek: “We only see our cousins from Australia once in a blue moon.” (Avustralya’daki kuzenlerimizi kırk yılda bir görürüz.)

12. Speak of the devil

Anlamı: İti an çomağı hazırla (Tam hakkında konuşulan kişinin o anda ortaya çıkması).

Örnek: “Did you hear what happened to John? Oh, speak of the devil, here he comes now!” (John’a ne olduğunu duydun mu? Aa, iti an çomağı hazırla, işte şimdi geliyor!)

13. See eye to eye

Anlamı: Aynı fikirde olmak, anlaşmak.

Örnek: “My sister and I don’t always see eye to eye on politics.” (Kız kardeşimle siyaset konusunda her zaman aynı fikirde olmayız.)

14. A blessing in disguise

Anlamı: Başlangıçta kötü gibi görünen ama sonradan iyi bir şeye yol açan durum; her işte bir hayır vardır.

Örnek: “Losing that job was a blessing in disguise because I found a much better one.” (O işi kaybetmem her işte bir hayır vardır dedirtti çünkü çok daha iyisini buldum.)

15. Call it a day

Anlamı: O günkü işi bitirmek, paydos etmek.

Örnek: “We’ve been working for 10 hours straight. Let’s call it a day.” (10 saattir aralıksız çalışıyoruz. Haydi paydos edelim.)

16. Get out of hand

Anlamı: Kontrolden çıkmak, çığırından çıkmak.

Örnek: “The party started nicely, but it quickly got out of hand.” (Parti güzel başladı ama kısa sürede kontrolden çıktı.)

17. Under the weather

Anlamı: Keyifsiz olmak, biraz hasta hissetmek.

Örnek: “I’m feeling a bit under the weather today, so I think I’ll stay home.” (Bugün biraz keyifsizim, sanırım evde kalacağım.)

18. Spill the beans

Anlamı: Ağzındaki baklayı çıkarmak, sırrı açıklamak (Genellikle ‘Let the cat out of the bag’ ile benzer anlamdadır).

Örnek: “Come on, spill the beans! What did he say?” (Hadi, ağzındaki baklayı çıkar! Ne dedi?)

19. Kill two birds with one stone

Anlamı: Bir taşla iki kuş vurmak (Tek bir eylemle iki hedefe ulaşmak).

Örnek: “Cycling to work helps me save money and stay fit, so I can kill two birds with one stone.” (İşe bisikletle gitmek para biriktirmeme ve formda kalmama yardımcı oluyor, böylece bir taşla iki kuş vurabiliyorum.)

20. On the ball

Anlamı: Uyanık, dikkatli, işinin ehli olmak, durumu kontrol altında tutmak.

Örnek: “Our new manager is really on the ball and has already improved efficiency.” (Yeni müdürümüz gerçekten işinin ehli ve şimdiden verimliliği artırdı.)

İngilizce Deyimleri Öğrenme İpuçları

Deyimleri öğrenmek ezberlemekten daha fazlasını gerektirir. İşte etkili öğrenme yöntemleri:

  • Bağlam İçinde Öğrenin: Deyimleri tek başına ezberlemek yerine, hangi durumlarda ve nasıl kullanıldıklarını anlamaya çalışın. Örnek cümleler ve diyaloglar içinde görmeye çalışın.
  • Görselleştirin: Bazı deyimlerin komik veya ilginç kelime anlamları vardır. Bunları zihninizde canlandırmak hatırlamanıza yardımcı olabilir.
  • Kategorilere Ayırın: Deyimleri konularına göre (örneğin, mutluluk, zorluk, para ile ilgili deyimler) gruplandırarak öğrenebilirsiniz.
  • İzleyin ve Dinleyin: İngilizce filmler, diziler, podcast’ler ve şarkılar deyimleri doğal ortamlarında duymak için harika kaynaklardır.
  • Pratik Yapın: Öğrendiğiniz deyimleri konuşmalarınızda ve yazılarınızda kullanmaya çalışın. Hata yapmaktan çekinmeyin!
  • Not Alın: Karşılaştığınız yeni deyimleri anlamları ve örnek cümleleriyle birlikte not alın. Küçük bir deyim defteri tutabilirsiniz.

Sonuç

İngilizce deyimler, dilin sadece bir parçası değil, aynı zamanda kültürel bir yansımasıdır. Bu ifadeleri öğrenmek ve doğru şekilde kullanmak, İngilizce iletişim becerilerinizi bir üst seviyeye taşıyacak, sizi daha yetkin ve doğal bir konuşmacı yapacaktır. Unutmayın ki deyim öğrenmek bir süreçtir ve zamanla, pratik yaparak gelişir. Yukarıda listelenen deyimler sadece bir başlangıç noktasıdır. Karşınıza çıkan yeni deyimleri merakla araştırın, anlamlarını öğrenin ve kullanmaktan çekinmeyin. Başarılar!

“İngilizce Deyimler Sözlüğü: En Yaygın Kullanılanlar ve Anlamları” için 1 yorum

  1. Bu yazı gerçekten çok faydalı olmuş. İngilizce öğrenirken deyimlerin ne kadar önemli olduğunu biliyordum ama böyle toplu bir listeyi ve açıklamaları bir arada görmek harika. Özellikle sık duyduğumuz ‘break a leg’ gibi deyimlerin yanında ‘bite the bullet’ gibi daha az bilinenleri de öğrenmek güzel. Bazen film izlerken ya da birileri konuşurken tam anlamını çıkaramadığım kalıplar oluyordu, meğer çoğu deyimmiş. Gerçekten de dili daha akıcı ve doğal hale getiriyor bu ifadeler. Yazıda verilen öğrenme ipuçları da çok yerinde, özellikle bol bol dinlemek ve kullanmaya çalışmak sanırım en etkili yöntemler. Bu güzel ve bilgilendirici derleme için teşekkürler.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top