Konu Başlıkları
İçimden Gelmedi Ne Demek?
Türkçede günlük hayatta sıkça başvurduğumuz ifadelerden biri de “içimden gelmedi” veya “içimden gelmiyor” şeklindedir. Bu ifade, bir eylemi yapmak için gerekli olan isteği, motivasyonu veya hevesi hissetmediğimiz durumları anlatır. Fiziksel bir engelden ziyade, tamamen duygusal veya anlık bir isteksizlik durumunu yansıtır. Örneğin, arkadaşınız sizi dışarı davet ettiğinde, yorgun olmasanız bile bazen sadece “içinizden gelmediği” için teklifi reddedebilirsiniz. Peki, bu samimi ve sık kullanılan ifadenin İngilizce’deki karşılıkları nelerdir?
“İçimden Gelmedi” İfadesinin İngilizce Karşılıkları
İngilizce’de “içimden gelmedi” ifadesini karşılayabilecek tek bir kalıp yoktur. Anlatmak istediğiniz duygunun yoğunluğuna, resmiyet düzeyine ve bağlama göre farklı ifadeler kullanabilirsiniz. İşte en yaygın ve kullanışlı alternatifler:
1. I don’t feel like it / I didn’t feel like it
Bu, “içimden gelmedi” ifadesinin en yaygın ve doğrudan karşılığıdır. Geniş zaman için “I don’t feel like it” (içimden gelmiyor), geçmiş zaman için ise “I didn’t feel like it” (içimden gelmedi) kullanılır. Her türlü durumda, resmi olmayan ve samimi ortamlarda rahatlıkla kullanılabilir.
Genellikle arkasından ‘-ing’ takısı almış bir fiil (Gerund) veya bir isim gelir:
- “Why didn’t you come to the party?” (Neden partiye gelmedin?)
“I just didn’t feel like it.” (Sadece içimden gelmedi.) - “Do you want to go out tonight?” (Bu akşam dışarı çıkmak ister misin?)
“No, I don’t feel like going out. I prefer staying home.” (Hayır, dışarı çıkmak içimden gelmiyor. Evde kalmayı tercih ederim.) - “Let’s watch a movie.” (Hadi film izleyelim.)
“I don’t really feel like watching a movie right now.” (Şu an pek film izlemek içimden gelmiyor.)
2. I’m not in the mood / I wasn’t in the mood
Bu ifade, “içimden gelmedi” demenin bir başka yaygın yoludur ve özellikle o anki ruh halinizin yapılacak eyleme uygun olmadığını vurgular. “Keyfim yok”, “modumda değilim” gibi anlamlara da gelir.
Genellikle arkasından ‘for + isim’ veya ‘to + fiil (Infinitive)’ yapısı gelir:
- “Let’s go dancing!” (Hadi dansa gidelim!)
“Sorry, I’m not in the mood for dancing tonight.” (Üzgünüm, bu gece dans edecek modda değilim/içimden gelmiyor.) - “He seemed quiet during the meeting.” (Toplantı sırasında sessiz görünüyordu.)
“Yes, he said he wasn’t in the mood to talk.” (Evet, konuşacak havada olmadığını/içinden gelmediğini söyledi.) - “Why didn’t you join us for lunch?” (Neden öğle yemeğinde bize katılmadın?)
“I wasn’t really in the mood for company.” (Pek kimseyle birlikte olacak havada değildim/içimden gelmedi.)
Bu yapıların temelinde İngilizce’deki ‘to be’ fiili kullanımı yatar. Durum ve ruh hali bildiren cümlelerde ‘to be’ fiilinin doğru çekimlenmesi önemlidir.
3. I wasn’t feeling it
Bu ifade, “I didn’t feel like it” ifadesine göre biraz daha konuşma diline yakın ve ‘havasına giremedim’, ‘enerjisini alamadım’ gibi anlamlara gelir. Özellikle bir aktivite veya ortamla ilgili beklentinin karşılanmadığı, istenen duygunun oluşmadığı durumları ifade eder.
- “How was the concert?” (Konser nasıldı?)
“It was okay, but I wasn’t really feeling it. Maybe the band was tired.” (İyiydi ama pek havaya giremedim/içimden gelmedi. Belki grup yorgundu.) - “Did you enjoy the presentation?” (Sunumu beğendin mi?)
“Honestly, I wasn’t feeling it. The topic was a bit dry.” (Dürüst olmak gerekirse, pek sarmadı/içimden gelmedi. Konu biraz kuruydu.)
4. My heart wasn’t in it
Bu deyimsel ifade, bir işi yaparken istekli, hevesli veya tutkulu olmadığınızı belirtir. Sadece anlık bir isteksizlikten çok, yapılan işe karşı genel bir ilgisizlik veya motivasyon eksikliğini vurgular. Kelimenin tam anlamıyla “kalbim o işte değildi” anlamına gelir.
- “You quit your job? Why?” (İşinden ayrıldın mı? Neden?)
“Yes, I realized my heart wasn’t in it anymore.” (Evet, artık o işi yaparken içimden gelmediğini/kalbimin orada olmadığını fark ettim.) - “He played well, but they lost the match.” (İyi oynadı ama maçı kaybettiler.)
“You could tell his heart wasn’t really in it during the second half.” (İkinci yarıda pek de istekli oynamadığını/içinden gelmediğini anlayabilirdiniz.)
Bu gibi deyimsel ifadeler, İngilizce’yi daha akıcı ve doğal konuşmanın anahtarlarından biridir. Farklı İngilizce deyimler öğrenmek, dil becerilerinizi geliştirmenize yardımcı olur.
5. I couldn’t bring myself to do it
Bu ifade, bir şeyi yapmak istemediğinizi ancak bunun sadece keyfi bir isteksizlikten değil, belki de ahlaki, duygusal veya motivasyonel bir engel nedeniyle olduğunu ima eder. “Kendimi yapmaya ikna edemedim”, “elim varmadı”, “bir türlü yapamadım” gibi anlamlara gelir.
- “Did you tell him the bad news?” (Ona kötü haberi söyledin mi?)
“I couldn’t bring myself to do it. It felt too cruel.” (Yapamadım/İçimden gelmedi. Çok acımasızca geldi.) - “Why didn’t you study for the exam?” (Neden sınava çalışmadın?)
“I know I should have, but I just couldn’t bring myself to start.” (Çalışmam gerektiğini biliyorum ama bir türlü başlamak içimden gelmedi/kendimi ikna edemedim.)
6. I wasn’t up for it
Bu da oldukça yaygın ve samimi bir ifadedir. Genellikle fiziksel veya zihinsel olarak bir aktiviteye katılacak enerjiyi veya isteği kendinde bulamama durumunu anlatır. “Halim yoktu”, “yapacak havada değildim” gibi çevrilebilir.
- “We missed you at the gym yesterday.” (Dün spor salonunda seni özledik.)
“Yeah, I was too tired. I wasn’t up for it.” (Evet, çok yorgundum. Halim yoktu/İçimden gelmedi.) - “Are you coming to the party?” (Partiye geliyor musun?)
“I don’t think so, I’m not really up for it tonight.” (Sanmıyorum, bu gece pek havamda değilim/içimden gelmiyor.)
7. I had no inclination (to do it) / I didn’t have the inclination
Bu ifade diğerlerine göre daha resmi ve daha az yaygındır. “Inclination” kelimesi eğilim, meyil, istek anlamına gelir. Dolayısıyla bu kalıp, bir şeyi yapmak için herhangi bir istek veya eğilim duymadığınızı belirtir.
- “The committee rejected the proposal.” (Komite teklifi reddetti.)
“It seems they had no inclination to approve the budget increase.” (Bütçe artışını onaylamaya hiç niyetleri/eğilimleri yokmuş gibi görünüyor.) - “Did you consider applying for the manager position?” (Müdür pozisyonuna başvurmayı düşündün mü?)
“Honestly, I didn’t have the inclination.” (Dürüst olmak gerekirse, pek isteğim/meylim olmadı.)
Doğru İfadeyi Seçmek
Gördüğünüz gibi, “içimden gelmedi” demenin İngilizce’de pek çok yolu var. Hangi ifadeyi kullanacağınız tamamen içinde bulunduğunuz duruma, konuştuğunuz kişiye ve vermek istediğiniz mesajın inceliğine bağlıdır.
- Genel isteksizlik: I didn’t feel like it.
- Ruh hali uygunsuzluğu: I wasn’t in the mood.
- Enerji/Heves eksikliği (samimi): I wasn’t feeling it / I wasn’t up for it.
- Tutku/İlgi eksikliği: My heart wasn’t in it.
- İçsel engel/Yapamama: I couldn’t bring myself to do it.
- Resmi isteksizlik/Eğilim yokluğu: I had no inclination.
Bir daveti veya teklifi reddederken, özellikle neden belirtmek istemiyorsanız, “I don’t feel like it” veya “I’m not in the mood” genellikle yeterli ve anlaşılır olacaktır. Ancak bazen, bir teklifi sadece içimizden gelmediği için geri çevirmek durumunda kalabiliriz. Bu tür durumlarda doğru ifadelerle kibarca reddetme yöntemlerini bilmek önemlidir.
Sonuç
“İçimden gelmedi” gibi basit görünen bir ifadenin bile İngilizce’de farklı anlam katmanları taşıyan çeşitli karşılıkları olabileceğini gördük. En sık kullanılan ve genel geçer ifade “I didn’t feel like it” olsa da, duruma göre “I wasn’t in the mood”, “My heart wasn’t in it” veya “I wasn’t up for it” gibi alternatifleri kullanmak, İngilizce ifadenizi zenginleştirecek ve kendinizi daha doğru anlatmanızı sağlayacaktır. Hangi ifadeyi seçeceğinize karar verirken bağlamı ve karşınızdaki kişiyle olan ilişkinizi göz önünde bulundurmayı unutmayın.
Günlük hayatta ne kadar sık kullandığımız bir ifade ‘içimden gelmedi’ değil mi? Bazen nedenini bile bilmeden sadece öyle hissederiz. İngilizce’de bu duygunun bu kadar farklı şekilde ifade edilebildiğini görmek şaşırttı beni biraz. ‘I don’t feel like it’ en bilineniydi belki ama ‘I wasn’t in the mood’ veya ‘I wasn’t up for it’ gibi ifadelerin hangi durumlarda daha uygun olduğunu anlamak güzel oldu. Özellikle ‘My heart wasn’t in it’ baya derin bir anlam katıyor işin içine. Bu tür incelikleri bilmek, İngilizce konuşurken kendimizi daha doğru anlatmamıza yardımcı olur kesinlikle. Emeğinize sağlık, faydalı bir derleme olmuş.