Konu Başlıkları
Burnundan Kıl Aldırmamak Deyiminin İngilizce Karşılığı Nedir?
Türkçe, deyimler açısından oldukça zengin bir dildir ve günlük konuşmalarımızda bu deyimleri sıkça kullanırız. Bu deyimlerden biri de “burnundan kıl aldırmamak” tır. Peki, bu kadar sık kullandığımız bu ifadenin İngilizce’de tam olarak karşılığı nedir? Bu deyimin içerdiği anlam katmanlarını (gurur, alınganlık, inatçılık, eleştiriye kapalılık) düşündüğümüzde, İngilizce’de tek bir kelime veya ifade ile tam karşılığını bulmak biraz zorlayıcı olabilir. Ancak, anlamına en yakın çeşitli İngilizce kelimeler ve ifadeler mevcuttur.
Bu makalede, “burnundan kıl aldırmamak” deyiminin anlamını derinlemesine inceleyecek ve İngilizce’deki en uygun karşılıklarını, kullanım bağlamlarını ve örnek cümleleri ele alacağız.
“Burnundan Kıl Aldırmamak” Ne Demek?
Öncelikle deyimin Türkçe’deki anlamını netleştirelim. “Burnundan kıl aldırmamak”, genellikle şu anlamlara gelen bir kişilik özelliğini tanımlamak için kullanılır:
1. Çok gururlu olmak: Kişinin kendine aşırı değer vermesi, başkalarından üstün olduğunu düşünmesi.
2. Alıngan olmak: En küçük eleştiriden veya olumsuz yorumdan hemen etkilenmek, küsmek veya sinirlenmek.
3. İnatçı olmak: Kendi düşüncelerinden ve kararlarından asla taviz vermemek, esnek olmamak.
4. Eleştiri kabul etmemek: Hatalı olduğunu veya yanlış yaptığını asla kabul etmemek, savunmacı bir tavır sergilemek.
5. Kolayca sinirlenmek: Özellikle kendine yönelik algıladığı negatif durumlara karşı çabuk öfkelenmek.
Kısacası, “burnundan kıl aldırmayan” bir kişi, aşırı hassas, gururlu, inatçı ve geçinilmesi zor bir yapıya sahip olabilir. Bu kişilere yaklaşırken dikkatli olmak, sözleri özenle seçmek gerekir.
İngilizce’de Birebir Karşılığı Var Mı?
Deyimler genellikle kültüre özgü ifadeler olduğundan, bir dilden diğerine birebir çevirileri çoğu zaman mümkün olmaz ve anlamsız kalır. “Burnundan kıl aldırmamak” deyimini kelimesi kelimesine (“not let anyone pluck a hair from his/her nose”) çevirmek İngilizce konuşan biri için hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Bu nedenle, deyimin aktardığı anlamı ve duyguyu yansıtan İngilizce kelime ve ifadelere odaklanmamız gerekir.
“Burnundan Kıl Aldırmamak” İçin Kullanılabilecek İngilizce İfadeler
Deyimin hangi yönünü (alınganlık, inatçılık, gurur vb.) vurgulamak istediğimize bağlı olarak farklı İngilizce ifadeler kullanabiliriz:
1. Alınganlık ve Hassasiyet Vurgusu:
Eğer kişinin eleştiriye karşı aşırı hassas ve alıngan olduğunu belirtmek istiyorsak şu sıfatlar uygun olabilir:
* Touchy: En yaygın karşılıklardan biridir. Kolayca alınan, gücenen, hassas anlamına gelir.
* Örnek: Be careful what you say to him, he’s very touchy about his work. (Ona ne söylediğine dikkat et, işi konusunda çok alıngan.)
* Örnek: Don’t mention his mistake, you know how touchy he can be. (Onun hatasından bahsetme, ne kadar alıngan olabileceğini biliyorsun.)
* Prickly: Kelime anlamı “dikenli” demektir. Mecazi olarak kolayca sinirlenen, ters ve savunmacı kişiler için kullanılır. “Touchy” ile benzerdir ancak biraz daha ‘ters’ bir tavrı ima eder.
* Örnek: She can be quite prickly when people ask about her personal life. (İnsanlar özel hayatını sorduğunda oldukça ters/alıngan olabiliyor.)
* Thin-skinned: Eleştiriye veya hakarete karşı çok hassas olan, kolayca incinen kişiler için kullanılır. Derisinin ince olması metaforuyla, eleştirilerin kolayca nüfuz ettiği anlatılır.
* Örnek: He’s too thin-skinned to be a politician; he can’t handle criticism. (Politikacı olmak için fazla alıngan; eleştiriyi kaldıramıyor.)
* Oversensitive: Aşırı duyarlı, aşırı hassas anlamına gelir. “Touchy” ve “thin-skinned” ile yakın anlamlıdır.
* Örnek: You’re being oversensitive, it was just a joke! (Aşırı hassas davranıyorsun, sadece bir şakaydı!)
Bu İngilizce sıfatlar, deyimin özellikle ‘alınganlık’ ve ‘eleştiriye kapalılık’ yönünü iyi bir şekilde karşılar.
2. İnatçılık Vurgusu:
Kişinin inatçı, dediğim dedik ve tavizsiz yönünü vurgulamak istiyorsak:
* Stubborn: İnatçı anlamına gelen en temel kelimedir.
* Örnek: He’s too stubborn to admit he was wrong. (Hatalı olduğunu kabul edemeyecek kadar inatçı.)
* Obstinate: “Stubborn” kelimesine göre daha güçlü bir inatçılığı, genellikle mantıksız bir direnmeyi ifade eder.
* Örnek: His obstinate refusal to compromise made the negotiations fail. (Onun uzlaşmayı inatçı bir şekilde reddetmesi müzakerelerin başarısız olmasına neden oldu.)
* Pig-headed: (Argo/Konuşma Dili) Aşırı ve akılsızca inatçı kişiler için kullanılır, genellikle olumsuz bir anlam taşır.
* Örnek: It’s pointless arguing with him, he’s so pig-headed. (Onunla tartışmak anlamsız, çok keçi gibi inatçı.)
* Stubborn as a mule: Çok yaygın bir deyimdir ve “katır gibi inatçı” anlamına gelir.
* Örnek: You won’t be able to change her mind, she’s stubborn as a mule. (Onun fikrini değiştiremezsin, katır gibi inatçı.)
3. Genel Olarak Geçinilmesi Zor Olma Durumu:
Kişinin genel olarak zor bir karakteri olduğunu, memnun etmenin veya anlaşmanın kolay olmadığını ifade etmek için:
* Difficult: Zor, geçinilmesi zor.
* Örnek: He’s known for being a difficult person to work with. (Birlikte çalışılması zor biri olarak bilinir.)
* Hard to please: Memnun edilmesi zor.
* Örnek: My boss is very hard to please; nothing is ever good enough for him. (Patronumu memnun etmek çok zor; hiçbir şey onun için yeterince iyi değil.)
* Uncompromising: Tavizsiz, uzlaşmaz.
* Örnek: She has an uncompromising attitude when it comes to quality. (Kalite söz konusu olduğunda tavizsiz bir tutumu vardır.)
4. Eleştiri Kabul Etmeme ve Savunmacılık:
* Defensive: Savunmacı. Eleştirildiğinde hemen kendini savunmaya geçen.
* Örnek: He gets very defensive if you try to point out his mistakes. (Eğer hatalarını göstermeye çalışırsan çok savunmacı oluyor.)
* Can’t take criticism / Doesn’t take criticism well: Eleştiri kaldıramamak.
* Örnek: The main problem is that she simply can’t take criticism. (Asıl sorun onun eleştiriyi kaldıramaması.)
Hangi İfadeyi Seçmeli? Bağlamın Önemi
Gördüğünüz gibi, “burnundan kıl aldırmamak” deyiminin tek bir İngilizce karşılığı yok. Hangi ifadeyi kullanacağınız, Türkçe deyimi hangi bağlamda ve hangi anlamını vurgulayarak kullandığınıza bağlıdır.
* Eğer birisi küçük bir şakaya bile hemen alınıyorsa, o kişi için “touchy” veya “thin-skinned” diyebilirsiniz.
* Eğer birisi hatalı olduğunu bildiği halde fikrinden dönmüyorsa, “stubborn” veya “obstinate” daha uygun olacaktır.
* Eğer birisi hem alıngan hem de ters cevaplar veriyorsa, “prickly” kelimesi durumu iyi özetleyebilir.
* Eğer genel olarak geçinilmesi zor, her şeye bir kusur bulan biriyse, “difficult” veya “hard to please” kullanılabilir.
* Eleştirildiğinde hemen kendini savunan biri için “defensive” sıfatı yerinde olur.
Deyimler ve onların çevirileri, dil öğreniminin en ilginç ama aynı zamanda zorlayıcı kısımlarından biridir. Yaygın İngilizce deyimler hakkında bilgi sahibi olmak, dili daha etkin kullanmanıza yardımcı olur.
Sonuç
“Burnundan kıl aldırmamak” deyimi, Türkçede oldukça zengin bir anlam yelpazesine sahip bir ifadedir. İngilizce’de bu deyimin tam anlamını tek bir kelimeyle karşılamak mümkün olmasa da, deyimin içerdiği alınganlık, hassasiyet, inatçılık ve eleştiriye kapalılık gibi farklı nüansları ifade etmek için kullanılabilecek pek çok kelime ve ifade bulunmaktadır.
En uygun İngilizce karşılığı seçmek için, deyimin kullanıldığı bağlamı ve vurgulanmak istenen anlamı göz önünde bulundurmak esastır. “Touchy“, “prickly“, “thin-skinned“, “stubborn“, “obstinate“, “difficult“, “defensive” gibi kelimeler ve “can’t take criticism” gibi ifadeler, “burnundan kıl aldırmayan” bir kişiyi tanımlamak için duruma göre kullanılabilecek en yakın İngilizce karşılıklardır.
Valla çok faydalı bir yazı olmuş. Bu deyimlerin İngilizce karşılığını bulmak hep zor olmuştur benim için. ‘Burnundan kıl aldırmamak’ deyiminin ne kadar çok anlam katmanı olduğunu ve İngilizce’de duruma göre farklı kelimeler kullanmak gerektiğini çok güzel açıklamışsınız. Touchy, stubborn, defensive gibi kelimeleri biliyordum ama prickly’yi ilk defa duydum mesela, ilginçmiş. Artık birine anlatmam gerektiğinde veya bir metinde karşılaştığımda daha doğru ifadeler seçebilirim. Emeğinize sağlık, gerçekten aydınlatıcı bir içerik.